23 Mayıs 2016 Pazartesi

Giriş

Giriş

Bazı kimseler farkında olmayabilirler, ancak günümüz insanları aslında çok büyük bir olaya tanıklık etmekte, gelecekte insanların hayretle anacakları bir dönüm noktasını bizzat yaşamaktadırlar. Bu önemli olay, canlılığın kökeni hakkında uydurulmuş bir yalan olan evrim teorisinin tam 150 yıl sonra gerçek dışı bir aldatmaca olduğunun anlaşılmasıdır.
Bu, neden bu kadar önemlidir? Çünkü evrim teorisi, Yüce Allah'ı inkar eden materyalist felsefenin sözde bilimsel temelidir. Evrim teorisinin bir yalan olduğunun anlaşılması, materyalizmi bu sözde bilimsel temelden yoksun bırakır. Bu ise, Allah'ın çok açık olan varlığına karşı inkar edenlerin ellerinde, savunacakları hiçbir bilgi kalmaması demektir. İşte bu nedenle, günümüz insanları tarihin çok önemli bir dönüm noktasına tanıklık etmektedirler.

Evrim Teorisinin Akla ve Bilime Aykırı Olan İddiası

Charles Darwin adlı yaşlı bir gezginin, bir seyahati sırasında gördüğü canlılardaki bazı özellikleri, hayal gücüyle ve ilk çağlardan kalan bazı materyalist efsanelerle yorumlaması sonucunda evrim teorisi ortaya çıkmıştır. Evrim teorisinin son derece mantıksız olan iddiasına göre; sonsuz evrendeki hiçlik, zaman içerisinde tesadüfen gelişen olayların neticesinde insanı meydana getirmiştir. Ancak masallara konu olabilecek bu teoriye göre, tozun toprağın dahi olmadığı bir hiçlikte, önce toz toprak, taşlar, sular, dağlar, okyanuslar kendiliğinden oluşmuştur. Sonra bunların karışımındaki bazı atomlar nasıl olduysa rastgele biraraya gelerek kalsiyum, fosfor, karbon gibi canlılık için gerekli elementleri meydana getirmişlerdir. Bu cansız, aklı, bilgisi, hafızası, bilinci olmayan elementler ise milyonlarca yıl içinde nasıl olduysa nefes alan, konuşan, gülen, espriler yapan, sanat, estetik, ahlak gibi değerlere sahip, okuyabilen, yazabilen, okuduklarını anlayabilen, düşünebilen, kültürler oluşturan insanlara dönüşmüşlerdir. Yani toz, toprak, çamur birikintileri, milyarlarca yıl içinde tesadüflerin etkisiyle eti, canı, kanı olan, zeki varlıklar olmuşlardır. Bu, çocukların dahi sadece masal olarak dinleyecekleri olağanüstü mantıksız bir iddiadır.

Evrim Teorisi ve Medya

Evrim teorisi tüm mantıksızlığına ve özellikle 1950'li yıllardan itibaren bilimsel bulgularla çürütülmesine rağmen, materyalistlerin hakimiyetinde olan bilim dünyasında savunulmaya devam edilmektedir. Materyalist bilim adamlarının bu konudaki en büyük destekçileriyse yine materyalist görüşe sahip medyadır. Tüm dünyada bazı medya kuruluşları, evrim teorisini dogmatik ve bağnaz bir ısrarla savunurlar. Evrim propagandası için gerçekle ilgisi olmayan çizimler, son derece ağdalı, bolca latince terimlerden oluşan bir üslup ve telkin amaçlı manşetler kullanırlar. Bu, bilime ve akla aykırı olan evrim teorisine, adeta bir büyü yapar gibi insanları inandırmaya yönelik bir tekniktir. Ve aslında yakın zamana kadar son derece etkili olmuş, bu sayede bilim ve eğitim dünyasına evrimci görüş hakim olmuştur.
Ne var ki, günümüzde bu büyü bozulmuş ve neredeyse tamamen ortadan kalkmıştır. Artık insanlar gazete veya dergilerde maymun adam çizimleri gördüklerinde bunların birer aldatmaca olduğunu, bilimsel bir delile dayanmadıklarını bilmektedirler. Konuyla hiç ilgisi olmayan insanlar dahi, evrim teorisinin çöktüğünden haberdardırlar.
Okumakta olduğunuz kitap ise, bazı medya kuruluşlarının evrim propagandasına karşı insanları uyarmak, bu tarz propaganda yazılarına gerekli bilimsel cevabı vererek evrim büyüsünü ortadan kaldırmak amacıyla hazırlanan makalelerden oluşmaktadır. Bu yazıları okuyanlar, sık sık karşılaştıkları ve bilimsel bir gerçek zannettikleri evrim teorisiyle ilgili iddiaların gerçekte ne kadar içi boş aldatmacalar olduğunu bütün açıklığıyla görecekler, evrimcilerin propaganda yöntemlerini yakından tanıyacaklardır.
Akıl ve iman sahibi her insan, içinde bulunduğumuz dönemin önemini kavramalı, evrim teorisinin çürütülerek materyalist düşüncenin tüm dünyada son bulması için çaba göstermelidir. Bunun için gerçeklerin insanlara anlatılması, hayatın gerçek kökeninin kör tesadüfler olmadığı, Yüce Rabbimiz'in yaratması olduğunun gösterilmesi gerekir. Allah bir ayetinde şöyle buyurur:
Hayır, Biz hakkı batılın üstüne fırlatırız, o da onun beynini darmadağın eder. Bir de bakarsın ki, o, yok olup gitmiştir.(Allah'a karşı) Nitelendiregeldiklerinizden dolayı eyvahlar size . (Enbiya Suresi, 18)

National Geographic Tv’nin Evrim ve Allah İnancı Hakkındaki Yanılgıları

National Geographic Tv’nin Evrim ve
Allah İnancı Hakkındaki Yanılgıları

26 Şubat 2003 tarihinde National Geographic TV'de, PBS televizyonunun yapımı olan Evrim (Evolution) adlı belgesel serilerinin din ve bilim konulu bölümü yayınlandı. Belgeselin diğer bölümlerinde olduğu gibi bu bölümünde de birçok yanıltıcı bilgi verilmekte ve evrim propagandası yapılmaktaydı. Bu yazıda National Geographic TV'nin yanıltıcı bilgileri açıklanmaktadır:

Din, bilimle değil evrimle çelişir

Belgesel boyunca evrimcilerin en klasik yanıltma taktiklerinden biri uygulanmakta, din ile evrim teorisi arasındaki çelişki, "din ile bilim" arasındaki çelişki gibi gösterilmeye çalışılmaktadır. NCSE (Bilim Eğitimi Ulusal Merkezi)'nin başkanı Eugnie C. Scott'un belgeselde yer verilen, "insanlara inanç ile bilim arasında seçim yapmaları söyleniyor" sözleri bunun bir örneğidir.
Oysa, din bilimle değil evrim teorisi ile çelişmektedir. Ve evrim teorisi bilim değildir. Bu aslında defalarca açıklanmış, bilinen bir gerçektir. Ayrıca, evrim teorisine karşı çıkan, yaratılış gerçeğini savunan birçok bilim adamı olduğu da bilinmektedir. Ancak evrimciler bu tür kelime oyunları ile, dini, bilimsel gerçeklere karşıymış gibi göstermeye çalışırlar. Bunu yaparken de "evrime karşı olan bilime de karşıdır", "evrim teorisi olmadan bilim var olamaz", "evrim teorisine inanmayan dogmatiktir", "evrim teorisine inanmayan bilimsel değildir" gibi asılsız sloganlarıyla, evrime inanmayanları bilimsel olmamakla suçlamaktadırlar.
Evrim belgeselinde bu yöntem sıklıkla kullanılmış, evrim teorisine karşı çıkanların bilim çevresi dışından kişiler olduğu izlenimi verilmiştir. Örneğin belgesel boyunca evrim teorisine karşı olan, her şeyi Allah'ın yarattığına inanan bilim adamlarının görüşlerine hiç yer verilmemiştir. Belgeselde görüşüne yer verilen evrim karşıtı tek kişi Answers in Genesis adlı evrim karşıtı Hıristiyan kuruluşun başkanı olan Ken Ham'dir. Ancak, PBS televizyonunun belgeseli hazırlarken Ken Ham ile yaptığı 2.5 saatlik röportajda evrim teorisine getirdiği bilimsel eleştirilere özellikle yer vermediği görülmektedir. Dolayısıyla, National Geographic ve PBS televizyonu, evrim teorisini sadece Hristiyanlar tarafından karşı konulan sözde bilimsel bir gerçek olarak göstermekte, evrim teorisine getirilen eleştirileri bilerek geçiştirmekte ve bilimin aslında yaratılış gerçeğini delillendiriyor olduğunu görmezden gelmektedirler. Evrim teorisini eleştiren bilim adamlarının yaptıkları çalışmalar sonucunda ortaya koydukları indirgenemez komplekslik, kompleksliğin bilinç olmadan sağlanamayışı, fosil kayıtlarındaki boşluklar gibi pek çok bilimsel gerçek, PBS ve National Geographic tarafından kasten yok sayılmaktadır. Çünkü evrimcilerin bunlara getirebildikleri herhangi bir cevap yoktur.

NGC'nin Evrim Teorisi ve Sputnik Hakkındaki Büyük Gafı

Belgeselde ayrıca oldukça mantıksız bir iddia ortaya atılıyor ve ABD'deki okullarda yıllarca evrim teorisinin okutulmadığı, bu nedenle ABD'nin uzaya giden ilk ülke olamadığı, okullarında evrim teorisini okutan Rusya'nın bu konuda öne geçerek 1957 yılında Sputnik adlı uyduyu uzaya gönderdiği öne sürülüyordu. İddia bununla da kalmıyor ve şöyle devam ediyordu: "Okullarında evrim teorisi okutan Rusya'nın kendisini geçtiğini gören ABD, hemen okullarda evrim teorisini okutmaya başladı ve 1969 yılında Ay'a ilk kez ABD ayak bastı!"
Oldukça ciddiyetsiz ve son derece mantıksız olan bu iddia ile ilgili olarak öncelikle şunu belirtmekte fayda vardır: ABD'de evrim teorisinin bir dönem okullarda okutulmaması, buralarda bilimsel eğitim verilmediği anlamına gelmemektedir. Daha önce de belirtildiği gibi evrimciler kasıtlı olarak evrim ve bilim kelimelerini birbirinin yerine kullanmaktadırlar.
Ayrıca sözü edilen dönemde Amerikan okulları, tüm ülkelerin toplamından daha fazla Nobel Ödülü kazanan bilim adamları yetiştirmiştir. Bunun yanında, yine aynı dönemde, fizyoloji ve tıp alanında, tüm diğer ülkelerin toplamının iki katı kadar ABD'li bilim adamı Nobel ödülü almıştır.1Eğer evrim bilim anlamına geliyorsa, o dönemde bu gelişmelerin hiçbirinin olmaması gerekirdi.
Uzaya araç gönderme gibi teknolojik bir gelişmenin, evrimle ilişkilendirilmesi kuşkusuz oldukça saçma ve zorlama bir iddiadır. Uzay bilimi günümüz koşullarının gözlemlenmesi üzerine kuruludur. Evrim teorisi ise geçmişle ilgili delili olmayan bir hikayeden ibarettir.
Ayrıca, ABD'nin uzay programı olan Apollo'nun yöneticisi Wernher von Braun'un dindar bir kişi olması da Evrim adlı belgeseli hazırlayanların "Evrim ve Sputnik" bağlantılarının mantıksızlığını bir kez daha vurgulamaktadır.

Sonuç: "Dinsiz Bilime İnanmak İmkansızdır"

National Geographic TV'de yayınlanan evrim belgesellerinde telkin edilmeye çalışılan sözde "din ve bilim çelişkisi" kesinlikle doğru değildir. Din, Allah'tan elçileri aracılığı ile insanlara ulaşan bilgilere dayanır. Bilimin konusu olan evreni ve doğayı ise Allah yaratmıştır. Dolayısıyla, her ikisi arasında bir çelişki olması imkansızdır. Ancak, Allah inancını kaldırmak isteyenler, özellikle son iki yüzyıldır din ve bilimi karşı karşıya getirmeye çalışmışlardır. Tahrif edilmiş olan Tevrat ve İncil'de bilimsel verilerle bağdaşmayan bilgilerin bulunması son derece doğaldır. Ancak Allah'ın vahyi olan Kuran hiçbir değişikliğe uğramamıştır. Nitekim atom altı parçacıklar, anne karnındaki üç karanlık bölge, demir filizlerinin yeryüzüne göktaşları ile gelmesi ve kıtaların kayması gibi geçtiğimiz yüzyılda keşfedilen pek çok bilgi, yaklaşık 1400 yıl önce vahyedilmiş olan Kuran'da bildirilmiştir. (Detaylı bilgi için bkz. Kuran Mucizeleri ve Kuran Bilime Yol Gösterir, Harun Yahya)
Kendileri yaratılıp dururken, hiç bir şeyi yaratamIyan şeyleri mi ortak koşuyorlar? Oysa (bu şirk koştukları güçler ve nesneler) ne onlara bir yardıma güç yetirebilir, ne kendi nefislerine yardım etmeğe.  (Araf Suresi, 191-192)
Gerçek din hem bilimle uyum içerisindedir, hem de bilimi teşvik eder, Allah'ın varlığına iman eden bir bilim adamı, incelediği canlılardaki ve düzenlerdeki mucizeleri görerek, Allah'ın büyüklüğünü, yüceliğini, sonsuz kudretini daha iyi kavrar. 20. yüzyılın en önemli bilim adamlarından biri olan Albert Einstein'ın belirttiği gibi:
Derin bir imana sahip olmayan gerçek bir bilim adamı düşünemiyorum. Bu durum şöyle ifade edilebilir: Dinsiz bilime inanmak imkansızdır.2

DİPNOTLAR

1. www.discovery.org
2. Einstein, Science, Philosophy And Religion: A Symposium, 1941 ch. 13

İslam Dini, Darwinizm’i Yalanlar

İslam Dini, Darwinizm’i Yalanlar

Tempo dergisi, 2-8 Ekim 2003 tarihli sayısında, "İslam Darwin'i Kabul Ediyor" başlıklı bir dosyayı kapak konusu yaptı. Aynı dosya, Hürriyet gazetesinde ve çeşitli internet sitelerinde yayınlandı. Sabah gazetesinde de 2 Ekim tarihinde "İslam ile Darwin barışıyor" başlıklı yazıda, aynı haber referans gösterildi.
Tempo dergisindeki haberde, evrim teorisi ile İslam'ın uyuşabileceği yönünde açıklamalar içeren röportajlara yer verilmişti.
Ancak bu görüş yanlıştır. Darwinizm ile İslamiyet'in "uyuşması" söz konusu değildir. Çünkü Darwinizm, İslamiyet'in temeli olan inanca, yani evreni ve canlıları Allah'ın yarattığı ve düzenlediği gerçeğine doğrudan aykırıdır. Darwinizm bu gerçeği insanlara reddettirmek için oluşturulmuş bir teoridir ve asıl olarak Allah inancını hedef alır. Nasıl "din halkın afyonudur" gibi geçersiz bir iddiada bulunan Marksizm ile İslam arasında bir "uzlaşma" söz konusu olamazsa, "canlılık rastlantıların ürünüdür" iddiasında bulunan Darwinizm ile İslam arasında da bir "uzlaşma" söz konusu olamaz.
Kaldı ki, böyle bir uzlaşma çabasına da hiç gerek yoktur. Çünkü Darwinizm'in bilimsel bir dayanağı yoktur. Darwinizm, zannedildiği gibi "bilimsel bir gerçek" değil, aksine bilimsel gerçeklere rağmen savunulan bir yalandır.
Bu bölümde, "İslam ile Darwinizm arasında uzlaşma" arayanların nasıl ve neden yanıldığını ortaya koyacağız. Amacımız, evrim teorisi ile İslam'ı bağdaştırmaya çalışan yaklaşımlarının hatalı olduğunu izah etmek ve evrimcilerin bu konuyu gündemde tutmalarının ardında yatan gizli tehlikeleri ortaya koymaktır. (Bu konuda daha fazla bilgi edinmek için bkz. Harun Yahya, Kuran Darwinizm'i Yalanlıyor, Araştırma Yayıncılık, 2005)

Darwinizm'i Bilimsel Zannetme Yanılgısı

Bazı kişiler, materyalist telkin ve propagandalar sonucunda evrim teorisini bilimsel bir gerçek zannetme yanılgısına düşer ve bu teoriyle Allah'a iman arasında bir "orta yol" ararlar. Bu kişiler, Darwinizm'in canlılığın kökeni hakkındaki senaryosunu aynen kabul etmekte, ancak bu senaryonun Allah'ın kontrolünde olduğunu savunarak, evrim teorisi ile din arasında bir "uzlaşma" sağlamaya çalışmaktadırlar.
Ancak bu bakış açısı son derece yanlıştır. Çünkü evrim teorisi ideolojik arka planı olan, ateizmi sağlamlaştırmak ve temellendirmek amacıyla ortaya atılmış ve materyalist düşünceye sahip çevreler tarafından şiddetle sahiplenilmiş, Allah inancına muhalif bir düşüncedir. Materyalist felsefe üzerine bina edilmiştir ve dünya üzerindeki olayları yorumlayışı da "materyalistçe"dir.
Eski Yunan'dan beri süregelen materyalist felsefe, evreni oluşturan maddenin, var olan yegane varlık olduğunu iddia eder. Bu inanışa göre madde sonsuzdan beri vardır ve maddeye hakim olan bir başka güç yoktur. Materyalistler, evrenin tesadüfler sonucunda kendiliğinden şekillendiğini, canlılığın ise zaman içerisinde yine kör tesadüfler sonucu cansız maddelerden evrimleşerek meydana geldiğini kabul ederler.
Dolayısıyla evrim teorisini ilk kez, Eski Yunan'ın materyalist felsefecileri ortaya atmıştır. Epikür, Demokritus, Lukretus gibi eski Yunan ve Roma düşünürleri, Darwin'in yüzyıllar sonra detaylandıracağı ateist evrim teorisinin temellerini atmışlardır. Eski Yunan'da doğan bu efsane, 19. yüzyılın ilkel bilim anlayışı içinde yeniden gündeme getirilmiş ve evrim teorisi materyalizme sözde bir destek oluşturduğu için -bilimsel olup olmadığına bakılmaksızın- materyalistler tarafından derhal kabul görmüştür.
Gökleri ve yeri hak olmak üzere yarattı ve size düzenli bir biçim (suret) verdi; suretlerinizi de güzel yaptı. Dönüş O'nadır.(Teğabün Suresi, 3)
Evrim teorisinin karşısında ise yaratılış gerçeği yer alır. İnsanın salt akıl ve gözlem yoluyla da (yani bilimsel yöntemle) kavrayabileceği yaratılış gerçeği, tarihin başından bu yana İlahi dinler yoluyla insanlara öğretilmiştir. Tüm İlahi dinler, Allah'ın kainatı yoktan, "Ol" emri ile yarattığını ve kainattaki kusursuz işleyişin Allah'ın üstün yaratma gücünün bir delili olduğunu bildirmişlerdir. Kuran'ın pek çok ayetinde de bu gerçek bizlere bildirilmiştir. Allah "Gökleri ve yeri (bir örnek edinmeksizin) yaratandır. O, bir işin olmasına karar verirse, ona yalnızca "Ol" der, o da hemen oluverir." (Bakara Suresi, 117) ayetiyle kainatı yoktan ve mucizevi biçimde yarattığını bildirmektedir. Enam Suresi'nde ise şu şekilde buyurulmaktadır:
"O, gökleri ve yeri hak olarak yaratandır. O'nun "Ol" dediği gün (her şey) oluverir, O'nun sözü haktır. Sur'a üfürüldüğü gün, mülk O'nundur. O, gaybı ve müşahede edilebileni bilendir. O, hüküm ve hikmet sahibi olandır, haberdar olandır." (Enam Suresi, 73)
Materyalizm ile Allah inancı arasındaki fikri ayrılık, din ile dinsizlik arasındaki en temel farktır. Bu konuda fikri bir "uzlaşma" aramak, Müslüman için söz konusu değildir. Ortaya atılma sebebi Allah'ı ve yaratılışı inkar etmek olan bir teori ile "uzlaşmak" mümkün değildir.

Materyalistler, "Dindar Evrimciliği" Taktik Olarak Destekliyorlar

Evrimciler, inanç sahibi kişilerin desteğini alabilmek ve onların evrim teorisi karşısında yaptıkları fikri mücadeleyi kendilerince zayıflatabilmek için, "evrimsel yaratılış fikri"ni destekleyerek farklı bir yöntem denemektedirler. Kendileri Allah'a inanmadıkları, tesadüfü ilahlaştırdıkları, yaratılış gerçeğine tamamen karşı oldukları halde, teorilerinin kabulünü hızlandıracağını düşündükleri için, dindar evrimcilerin Allah'ın canlıları evrimle yarattığı fikrine karşı sessiz kalır, hatta çoğu zaman bu fikri teşvik ederler.
Ancak bu yalnızca bir taktiktir. Bu taktiğin amacı, dindarların tepkisini ortadan kaldırarak, evrim teorisini tüm topluma kabul ettirebilmektir. Evrim teorisi bu şekilde yaygınlaştıktan sonra, gerçeklerle hiçbir ilgisi olmayan "dindar evrimcilik" kolayca ortadan kaldırılacak, bunun yerine evrim teorisinin özünü oluşturan materyalizm yerleştirilecektir. Müslümanların, söz konusu taktiğe aldanmamaları ve bu sinsi oyuna alet olmamaya büyük özen göstermeleri gerekir.

Darwinizm'in Bazı Çevrelerce Kabul Görmesi,
Onun Doğru Olduğunu Göstermez

Materyalistlerin sinsi propagandaları sonucu ortaya çıkan yanılgılardan biri, evrim teorisinin bilimsel ve kanıtlanmış bir gerçek olduğunun sanılmasıdır. Tempo dergisindeki yazıda bu durum gözlemlenmekte, röportajlardan birinde yer alan "evrim teorisi günümüzde geçerli bir teoridir" sözü dikkati çekmektedir.
Oysa gerçekte, evrim teorisi günümüzdeki bilimsel gelişmelerin karşısında tüm dayanaklarını yitirmiştir. Gerek moleküler düzeyde, gerekse biyoloji veya paleontoloji alanlarında yapılan araştırmalar canlıların evrimsel bir süreç sonunda meydana geldikleri yönündeki iddiaları tamamen geçersiz kılmıştır.
Bu gerçekleri göz ardı etmek ve bilimsel kanıtlara değil de "bilim dünyasının ideolojik eğilimlerine" göre düşünmek, büyük bir hata olur.
Evrim teorisinin bilimsellik maskesi 20. yüzyılın sonlarında düşmeye başladı. Dünyanın önde gelen yayınları dahi evrim teorisinin inanılırlığını yitirdiğini sık sık manşetlerine taşıdılar. Örneğin 25-31 Ocak 1999 tarihli The Washington Times gazetesindeki başlıkta "Darwinizm'in İkonları Reddediliyor: Biyologlar güve çalışmasına inanmıyorlar" deniyordu. 8 Nisan 2001 tarihli The New York Times'da ise, "Biyoloji Kitaplarındaki İllüstrasyonlar Gerçeklerden Çok Hayal Gücüne Dayalı" ifadeleri dikkat çekiyordu. 16 Ağustos 1999 tarihli The Wall Street Journal'da ise Darwin Kilisesi başlığı altında, California Üniversitesi hukuk profesörlerinden Philip Johnson'ın şu sözlerine yer verilmişti: "Evrim teorisi, kanıtlar açısından ciddi sorunlar yaşıyor ancak savunucuları dünya görüşlerinin ayağını kaydıracak dürüst bir tartışma istemiyorlar."
Bu hatayı teşhis edenlerden biri, Boğaziçi Üniversitesi eski felsefe profesörü merhum Arda Denkel'di. Denkel, Türkiye'deki evrimcilerin yaratılış gerçeğine karşı bilimsel cevaplar veremediklerini, sadece" bu teori bilim dünyasında yaygın kabul görüyor" dediklerini, ama bunun bir anlamı olmadığını şöyle açıklamıştı:
"Evrim kuramını, çok sayıdaki saygın kişinin, kuruluşun evrimciliği benimsemiş olması mı kanıtlayacak? Yoksa mahkeme kararlarıyla mı doğru kılınacak bu kuram? Doğruluğu sağlayan şey, saygın ve yetki sahibi kişilerce doğru bulunmak mıdır acaba? Bir tarihsel olguyu anımsatmak isterim. Galileo Galilei, döneminin bütün saygın kişilerine, hukukçularına ve özellikle de bilim adamlarına karşı tek başına karşı çıkıp doğru olanı söylüyor ve savunmuyor muydu? Engizisyon mahkemelerinin öbür eylemleri de, ortaya buna benzer görünümler koymamış mıydı? Toplumda saygın ve başat olan çevreleri arkasına almak, ne doğruluk yaratan, ne de bilimsellikle doğrudan ilgili olan bir şeydir."1
Arda Denkel'in de dikkat çektiği gibi, bir teorinin yaygın kabul görmesi, onun doğruluğuna dair bir kanıt değildir.
Konunun bir diğer yönü ise, bugün evrim teorisinin sanıldığı gibi "tüm bilim dünyası tarafından kabul edilen bir teori" olmayışıdır. Son 20-30 yıldır, evrim teorisini reddeden bilim adamlarının sayısı hızla artmaktadır. Bunların çoğu evrendeki ve canlılardaki kusursuz yaratılışı görerek, Darwinizm dogmasından kendilerini kurtarmaktadırlar. Bu bilim adamlarının evrimin geçersizliğini ortaya koyan sayısız çalışması vardır. Her biri başta Avrupa ve Amerika olmak üzere, dünyanın çeşitli ülkelerindeki önde gelen üniversitelere mensup olan bu kişiler, biyoloji, biyokimya, mikrobiyoloji, anatomi, paleontoloji gibi bilim dallarında uzman akademisyenlerdir.

Darwin'in Allah'a İnandığı Şeklindeki Yanlış Kanaat

Darwin ile ilgili hatalı düşüncelerden biri Darwin'in Allah'a inandığının zannedilmesidir. Oysa Darwin hayatının ilk dönemlerinde Hristiyan inancına bağlı olmasına rağmen, evrim teorisini geliştirmesine paralel olarak, inancını yitirmiştir. Bununla birlikte giderek ateizme kaydığı, bilinen gerçeklerdir. Ateistliğini açıkça ifade etmeyişinin tek nedeninin, dindar bir Hristiyan olan eşi Emma Darwin'i üzmemek olduğu, Darwin'in biyografilerinde sıkça anlatılır. Darwin'in, kitaplarında çok açıkça ifade etmediği ateistliği, mektuplarında çok belirgindir. Bir mektubunda şöyle demiştir:
" ... Böylece inançsızlık yavaş yavaş beni sardı ve sonunda tamamlandı."2
Darwin'in kimliği bir yana, bir teori olarak Darwinizm'i Allah inancı ile uzlaştırma çabası boşunadır. Kendisi de bir evrimci olan Kanadalı düşünür William Provine şöyle der:
"Yaratılışı savunanların iddia ettiği gibi modern evrime inanış, insanları ateist yapar. İnsanlar evrime uyumlu bir dini görüşe sahip de olabilirler, ama ancak ve ancak söz konusu dini görüş ateizmden ayırt edilemeyecek kadar farksız ise."3

Kuran Ayetleri Hakkındaki Yanlış Yorumlar

Darwin'in Allah'a inandığı yanılgısına sahip kişiler vardır. Oysa, Darwin'in ateist olduğu bilinen bir gerçektir. Ancak Darwin, dindar bir Hristiyan olan eşi Emma Darwin'i üzmemek için inançsızlığını kitaplarında beyan etmemiştir.
Allah inancına sahip oldukları halde evrim fikrine itibar edenler, Allah'ın dilediği anda dilediğini yaratma ve yok etme gücünü göz ardı etmektedirler. Söz konusu kişiler, doğa kanunlarının sabit ve değişmez olduğu ve hiçbir olayın doğa kanunları dışında gerçekleşmeyeceğini varsayan "natüralist" dogmanın etkisi altında düşünmektedirler. Oysa bu çok büyük bir yanılgıdır. Çünkü "doğa kanunları" dediğimiz kavramlar, Allah'ın maddeyi belirli bir düzen içinde yaratmasından ve korumasından kaynaklanmaktadır. Bunlar maddenin bizzat kendisinden kaynaklanan özellikler değildir. Dolayısıyla bu kanunları Allah belirlediği gibi, dilediği zaman da bunları değiştirir.
Örneğin Kuran'da bahsi geçen Kehf Ehli'nin 300 yıldan fazla bir süre hayatta kalması Allah'ın yarattığı mucizelerden biridir. Ayetlerde haber verilen Allah'ın önce öldürüp sonra da dirilttiği insanlar da birer mucizedir. Ama unutulmamalıdır ki her olay Allah'ın yaratmasıyla gerçekleşmektedir; yani aslında doğa kanunları dediğimiz ve meydana gelmesini olağan karşıladığımız her olay Allah'ın bir mucizesidir.
Burada anlaşılması gereken husus, Allah'ın Kendi yaratmış olduğu kanunlara tabi olmadığıdır. Allah dilerse, doğa kanunlarının tümüne zıt bir fiil meydana getirir. Bu, Allah için çok kolaydır.

Sudan Yaratılmanın Gerçek Anlamı

Kehf Ehli'nin 300 yıldan fazla bir süre canlı kalması, bir mucizedir. Bu mucizenin gösterdiği gerçeklerden biri şudur: Canı veren, kaderi tayin eden Allah'tır ve her insan Allah'ın dilediği kadar hayat sürer.
Kuran'da canlıların ve insanın yaratılışı konusundaki ayetlere baktığımızda, bu yaratılış örneklerinin her birinin mucizevi şekilde olaylar olduğunu açıkça görürüz. Allah Kuran'da canlıların yaratılışını şöyle açıklamaktadır:
Allah, her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üzerinde yürümekte, kimi iki ayağı üzerinde yürümekte, kimi de dört (ayağı) üzerinde yürümektedir. Allah, dilediğini yaratır. Hiç şüphesiz Allah, her şeye güç yetirendir. (Nur Suresi, 45)
Ayette karada yaşayan temel canlı gruplarına (sürüngenler, kuşlar ve memeliler) işaret edilmekte ve bunları Allah'ın sudan yarattığı bildirilmektedir. Dikkat edilirse, bu canlı grupları evrim teorisinin öngördüğü gibi "birbirlerinden" türememişler, "sudan" yaratılmışlardır. Yani Allah'ın ortak bir malzemeyi sebep kılmasıyla, ayrı ayrı var edilmişlerdir.
Bu ortak malzemenin su olduğu gerçeği, bugün bilimsel verilerle de açıkça ortadadır. Su, dünyadaki her canlının vücudunun en temel yapı malzemesidir. Memelilerde vücudun yaklaşık % 70'i sudur. Her canlıda, vücudundaki su sayesinde hücre içi, hücreler arası ve dokular arası ulaşım sağlanır. Su olmadan canlılığın var olamayacağı herkes tarafından kabul edilen bir gerçektir.
Ancak bazı kişiler Nur Suresi'nin 45. ayetini yanlış yorumlayarak evrim teorisine uygun bir anlam vermeye çalışmaktadırlar. Oysaki söz konusu "sudan yaratılma" gerçeğinin, hayali evrimsel aşamalarla hiçbir ilişkisi olmadığı çok açıktır. Evrim teorisi, canlı türlerinin birbirlerinden türediklerini ileri sürmektedir ki, bu iddia Kuran'da haber verilen her farklı canlı grubunun sudan yaratılmış (yani ayrı ayrı yaratılmış) olduğu gerçeğiyle tamamen çelişkili bir iddiadır.

İnsandan Önce Geçen Süre

İslam dini ile Darwinizm'i birbirine uyumlu göstermeye çalışanlar bir başka ayeti de kendi iddialarına sözde delil olarak sunarlar:
"Gerçek şu ki, insanın üzerinden, daha kendisi anılmaya değer bir şey değilken, uzun zamanlardan (dehr) bir süre (hin) gelip-geçti." (İnsan Suresi, 1)
Bu ayeti "evrimsel yaratılış"a bir delil olarak göstermek kuşkusuz çok zorlama bir yorum olur. Nitekim İslam alimlerinin yorumlarında da söz konusu ayet hiçbir şekilde hayali evrimsel süreç ile ilişkilendirilmemiştir. Örneğin Ömer Nasuhi Bilmen ayeti şu şekilde tefsir eder:
"Bu ayetler, Cenab-ı Hakk'ın insanları hiç mevcut, malum değillerken bilahare birer katre sudan işitir ve görür bir halde yaratmış ve onları imtihana tabi tutmuş olduğunu bildiriyor... Nev'i insan, başlangıçta hiç mevcut değildi, sonra bir müddet içinde bir katre sudan, bir topraktan ve çamurdan tasvir edilmiş bir ceset haline gelmiştir. O insan, o zaman malum değildi, onun ne gibi bir ismi haiz ve ne için yaratılmış olduğu gök ve yer halkınca bilinmiyordu. Sonra kendisine ruh bilinci yad edilmeye başlanılmıştır."4
İmam Taberi ise ayeti, "İnsanın '(Adem'in) üzerinden öyle bir zaman dilimi geçmiştir ki; o esnada o, şanı ve üstünlüğü olan bir şey bile değildi. O sadece yapışkan bir çamur ve değişken bir balçıktı" şeklinde tefsir etmektedir.5
Dolayısıyla da bu ayette geçen ve zaman ifade eden tanımı "evrimsel süreç" olarak yorumlamak, Kuran'a göre dayanağı olmayan bir yorumdur.

İnsan, Allah'ın Mucizesiyle Çamurdan Yaratılmıştır

Allah Kuran'da insanın yaratılışının da mucizevi bir biçimde olduğunu haber verir. İlk insan, Allah'ın çamuru şekillendirip insan bedeni haline getirmesi ve ardından bu bedene ruh vermesiyle yaratılmıştır:
Hani Rabbin meleklere: "Gerçekten Ben, çamurdan bir beşer yaratacağım" demişti. "Onu bir biçime sokup, ona ruhumdan üflediğim zaman siz onun için hemen secdeye kapanın." (Sad Suresi, 71-72)
Andolsun, Biz insanı, süzme bir çamurdan yarattık. (Müminun Suresi, 12)
Dikkat edilirse ayetlerde insanın -evrimcilerin iddia ettiği gibi- "maymundan" veya bir başka canlı türünden değil, cansız bir madde olan çamurdan yaratıldığı özellikle belirtilmektedir. Allah cansız çamuru mucizevi bir biçimde insana dönüştürmüş ve bu bedene ruh üflemiştir. Bunda hiçbir "hayali evrim süreci" yoktur, Allah'ın doğrudan mucizevi bir fiille yaratması vardır. Nitekim Allah'ın aşağıdaki ayette bildirdiği "iki elimle yarattığım" şeklindeki müteşabih ifade de, insanın doğrudan Allah'ın kudretiyle yaratıldığını gösterir:
(Allah) Dedi ki: "Ey İblis, iki elimle yarattığıma seni secde etmekten alıkoyan neydi? Büyüklendin mi, yoksa yüksekte olanlardan mı oldun?" (Sad Suresi, 75)
Kısacası Kuran'da insanın ve canlıların yaratılışı hakkında hiçbir "evrim" açıklaması yer almamakta, aksine tüm canlıların ve insanın Allah'ın mucizesi olarak su ve toprak gibi cansız maddelerden yaratıldığı bildirilmektedir.
Ayrıca Allah Kuran'da önemli bir gerçeği şöyle haber verir:
Andolsun, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesveseler vermekte olduğunu biliriz. Biz ona şahdamarından daha yakınız. Onun sağında ve solunda oturan iki yazıcı kaydederlerken. O, söz olarak (herhangi bir şey) söylemeyiversin, mutlaka yanında hazır bir gözetleyici vardır. (Kaf Suresi, 16-18)
Rabbimiz'in bildirdiği gibi her insanın yanında iki yazıcı melek durmaktadır. Bu da ilk insanın var olduğu günden bu yana dünyada tüm insanların Allah'a kullukla sorumlu olduğunu göstermektedir. Bir maymun dünyada imtihan olmadığına, sorumluluğu olmadığına göre bu nasıl olmaktadır? İnsanın evrimle meydana geldiğini iddia edenler, henüz insan tam şuurlu ve sorumlu hale gelmeden önce iki yazıcı meleğin yanında durmasını nasıl açıklayabilirler? Allah'ın Kuran'da bildirdiği bu gerçekten de anlıyoruz ki, Allah ilk insanı yeryüzüne bugünkü akıl ve şuur ile yerleştirmiş, yanında yazıcı melekleri görevlendirerek, onları insanın yeryüzündeki tüm fiillerinin kaydedilmesine vesile kılmıştır.

İslam Tarihindeki Materyalist Akımlar,
Yunan Felsefesinin Etkisidir

Kuran'da evrime dair hiçbir açıklama olmamasına karşın İslam tarihinde, eski Yunan felsefesinden etkilenerek, bu felsefedeki materyalist ve evrimci öğeleri benimseyen ve sonra da bunu Kuran'a uygun hale getirmeye çalışanlar olmuştur. Bu evrimci yorumların sahipleri, özellikle Basra çevresinde faaliyet gösteren İhvanussafa adlı cemaattir. İslam dünyasında gelişmesine rağmen İslam'ın temel esaslarından uzaklaşan bu topluluk, Eski Yunan felsefesinden etkilenmiş ve bu felsefeyi üstü kapalı bir sembolizm ile ifade etmiştir. Eski Yunan'ın bir öğretisi olan evrim teorisini İslam dünyasına taşıyanlar da, asıl olarak İhvanussafa mensuplarıdır. İsmailiye mezhebine bağlı olan bu cemaat, bazı yönlerden masonluğa benzemektedir ve ne ilginçtir ki günümüzdeki masonlar bu dernekten övgüyle söz ederler. Örneğin hem Türkiye'deki ünlü mason üstadlarından biri hem de koyu din karşıtı olan Selami Işındağ şöyle yazmaktadır:
İslam dünyasında adeta masonluğun karşılığı olan İhvanussafa derneği vardı. Abbasiler zamanında Basra'da kurulan bu gizli dernek, 52 büyük fasikülden oluşan bir ansiklopedi yayınlamıştı. Bunların 17'si Doğa Bilimleri'ni içerir. Bu fasiküllerde Darwinizm'e çok benzeyen bilimsel açıklamalar vardır. Bunlar İspanya'ya kadar yayılmış ve Batı'da düşünür çevresini etkilemiştir.6
İhvanussafa vasıtasıyla Eski Yunan'dan İslam dünyasına taşınan evrimci fikirler, dönemin bazı Müslüman düşünürlerini de etkilemiştir. Bu dönemde, İslam dünyasında, sadece evrim teorisini savunan değil; materyalizme inanan, ahiretin varlığını inkar eden, Allah'ın olaylar hakkındaki bilgisinin sonsuz olduğunu takdir edemeyen kısacası sapkın görüşlere kapılan düşünürler de olmuştur. Bugünün Müslümanlarının bu yanlış düşünceleri örnek almaları değil, bunlardan ibret almaları gerekir.
Nitekim İslam dünyasına sızan söz konusu Yunan felsefesini, Büyük İslam alimi İmam Gazali, son derece akılcı bir biçimde çürütmüştür. Gazali, el-Münkız mine'd-dalal adlı eserinde, evrimci İhvanussafa'yı da doğrudan eleştirmiş, Eski Yunan düşüncesinden etkilenen sapkın bir felsefeyi savunduklarını açıklamıştır. Fedaih-ul-Batıniyye adlı eserinde ise, İhvanussafa'nın da dahil olduğu İsmailiye mezhebinin öğretilerinin çarpıklığını ortaya koymuştur.

Materyalist Telkinlere Aldanmamak

Evrim teorisi, antik Yunan felsefecilerinin bir öğretisiydi ve tamamen batıl inançlara dayanıyordu.
Başta da belirttiğimiz gibi, İslam'la Darwinizm'i uyuşturma çabası, materyalistlerin Darwinizm'i topluma kabul ettirebilmek için kullandıkları bir taktiktir. Müslümanların bunun bilincinde olmaları gerekir.
Evrimcilerin "din ile bilimi karıştırmayalım, inanç ayrı, evrim konusu ayrı" şeklindeki mantıkları da yine Müslümanların yaptıkları fikri mücadeleyi zayıflatmak amaçlıdır. Bu mantığı öne sürenlerin asıl vermek istedikleri mesaj; "bir gerçek dünya vardır ve bu bilimle anlaşılır ve bilim bize yaratılış diye bir şey olmadığını gösterir, ama isteyen kendi kişisel görüşü içinde dilediğine inanır" telkinidir. Bu büyük bir aldatmacadır. Allah'ın evreni ve canlıları yaratmış olduğu, bilimsel delillerin gösterdiği "apaçık bir gerçek"tir. Evreni saran her detay Allah'ın yaratışının bir delilidir. Asıl olarak evrim hiçbir delile dayanmayan batıl bir inançtır ve ancak kişilerin "özel inancı" olarak değerlendirilebilir. Müslümanlar, "hakikati" materyalist felsefenin egemenliğine veren, buna karşılık yaratılış gerçeğini sadece bir "kişisel inanç" olarak göstermeye çalışan bu aldatıcı telkine karşı bilinçli olmalıdırlar.
Bu telkini yenmek ise kolaydır. Sadece akılcı ve sağduyulu düşünmek, bilimi materyalizmle eşit sanan dogmadan kurtulmak ve bilimin gerçek sonuçlarını incelemek yeterlidir. Bunu yapan herkes, yeryüzündeki yaşamın kökeninin yaratılış gerçeği olduğunu görecektir.
Allah'ın eşsiz yaratışını ve tüm kainatı saran kusursuz sanatını derin derin düşünmek, Kuran'a kuvvetle sarılmak ve Kuran ayetlerinde bildirilen gerçekleri kavramak bu olumsuz etkilerden kurtulmanın en kolay yoludur.

DİPNOTLAR

1. Cumhuriyet Bilim Teknik Eki, 27 Şubat 1999, s.15
2. Gertrude Himmerfarb, Darwin and the Darwinian Revolution, s. 381
3. William Provine, No Free Will, Chicago: University of Chicago Press, 1999, s. 123
4. Ömer Nasuhi Bilmen, Kuran'ı Kerim'in Türkçe Meali Alisi ve Tefsiri, 8.cilt, s. 3915
5. İmam Taberi, Taberi Tefsiri, 6.Cilt, s.2684
6. Dr. Selami Işındağ, Masonluktan Esinlenmeler, İstanbul 1977, ss. 274-275 

İslam’la Darwinizm’i Uzlaştırma Çabası Boştur

İslam’la Darwinizm’i Uzlaştırma Çabası Boştur

Tempo dergisinin 2 Ekim 2003 tarihli sayısında İslam'la Darwinizm'i bağdaştırma çabasına girişilmiş, üç İlahiyatçı akademisyenin görüşleri doğrultusunda, canlıların evrimle ortaya çıktığı iddiasının İslam'a aykırı bir yönü olmadığı ileri sürülmüştü. Biz, görüşleri  Tempo'da yer alan söz konusu hocalarımıza saygımızı belirtmekle birlikte bu bağdaştırmanın yanlışlığını delilleriyle bir önceki bölümde göstermiştik. Çünkü bu iddiaların aksine Kuran ve bilim Darwinizm'i açıkça yalanlamaktadır. Ancak Tempo haberinin, Kuran ve bilim ışığındaki yanlışlıklarının dışında, gün ışığına çıkarılması gereken önemli bir özelliği vardır. Bu haber, propaganda amacı gütmektedir.
Ünlü Amerikalı dilbilimci ve siyasi yorumcu Noam Chomsky, Gerekli İllüzyonlar: Demokratik Toplumlarda Düşünce Kontrolü adlı kitabında, toplum üzerinde yürütülen sistemli "düşünce kontrolü"nü ele alır. Buna göre etkin medya kuruluşları, kamuoyunu belli konularda kendi çizgilerine çekebilmek için titizlikle uygulanan bir telkin stratejisi izlerler. Bunun adı "Rıza Üretme Stratejisi"dir. Gerçekte, Tempo dergisindeki yazı da uzun vadeli bir stratejinin basit bir aşamasıdır. Şimdi, bu amaç doğrultusunda kamuoyunu kademe kademe evrim teorisine "razı etme" stratejisine ışık tutalım. İlk yapılması gereken, yazıdaki yanlış bilgilendirmeleri ortaya çıkarmaktır:

1. Tempo Dergisi Gerçeği Çarpıtmaktadır:
Evrim Teorisini Savunanların Sayısı Hızla Azalmaktadır

Yazıyı hazırlayan Okan Konuralp konuya şu cümleyle girmektedir:
"Evrenin ve evrende hayatını sürdüren tüm canlıların bir evrim sonucu yaratıldığı düşüncesi, her geçen gün daha fazla taraftar buluyor."
Aslında gerçekler tam zıt yöndedir. Evrim teorisi her geçen gün taraftar bulmak bir yana, tam aksine hızla taraftar kaybetmektedir. ABD'nin ve dünyanın en ünlü bilim kuruluşlarından biri olan Smitsonian Institution'da görev yapan ve bizzat kendisi de evrimci olan biyolog Egbert G. Leigh, evrim teorisinin günümüzdeki durumunu net bir şekilde ortaya koymuştur. Leigh, evrimci literatürün yayınlarından "Trends in Ecology and Evolution" isimli bilim dergisinde şunları yazmıştır:
"Modern evrimsel sentez çoğu biyoloğu doğal seleksiyonun uyumlandırıcı evrimde tek doğrudan etki olduğuna ikna etmişti. Ancak bugün, sentezle ilgili memnuniyetsizlik oldukça yaygın olduğundan yaratılışı savunanlarla anti-Darwinistler çoğalıyor. Sentezin ana problemi, rastgele mutasyonların doğal seleksiyonun gözlemlenmiş uyum seviyelerini açıklayabilmede (veya bunun işaretlerini göstermede) yetersiz oluşudur."1
Hiçbir bilimsel kanıta sahip olmadığı halde uzun yıllar bir dogma olarak desteklenmiş olan evrim teorisinin, modern bilimin bulguları karşısında taraftar kaybetmesi elbette son derece doğaldır. Doğal olmayan şey, birtakım çevrelerin bunu görmezlikten gelerek, ısrarla topluma aksi yönde bir imaj çizmeye çalışmalarıdır.

2. "Teistik Evrimcilik" Tezinin İç Yüzü

Batı toplumlarında "Teistik Evrim" modeli adı verilen bir inanç vardır. Teistik evrimi savunanlar aynı zamanda Hristiyan olduklarını da belirtirler. Ancak "Teistik Evrimciler"in dikkat çeken iki özelliği vardır:
Birincisi, bu insanlar kendilerine sorulduğu zaman hem evrimi hem de Allah'ın varlığını kabul ettiklerini söylerler. Ancak yazı ve söylemlerinde garip bir çelişki ortaya koyar ve daima evrimi savundukları halde Allah'ın varlığını dile getirmez, O'nun varlığının delillerini göstermeye çalışmazlar.
İkincisi, canlılığın rastlantısal olarak ortaya çıkıp geliştiğini savunan ve Allah'ın varlığını inkar eden materyalist-ateist evrimcilerle hiçbir şekilde fikri mücadeleye girmezler. Hatta onlar da canlılığı açıklamada tıpkı ateist evrimciler gibi rastgele mutasyon ve doğal seleksiyon gibi hayali güçlere dayanırlar. ABD'de Darwinizm aleyhtarı en etkili hareketin liderlerinden biri ve aynı zamanda teoloji ve matematik doktoru olan William Dembski, teistik evrimcilerin savunduğu evrimle, ateist-materyalist evrimcilerin savunduğu evrim modelinin aynı olduğunu yazar. Kısacası teistik evrimciler Allah'ın varlığını göstermek niyetiyle değil, ateizmin temel dayanağı olan evrim teorisini dindarlara benimsetmek niyetiyle hareket ederler.
Burada bir hatırlatma yapmak ve yanlış anlamaya yol açmamak için bir noktanın altını çizmek istiyoruz. Tempo dergisinde yer alan röportajlarda bazı yanılgılara düşülerek evrim savunulmakla birlikte bunun Allah'ın dilemesiyle olduğu da sık sık dile getirilmektedir Bizim amacımız bu yanılgıya düşenleri yermek değil, Tempo ve Hürriyet'in bilinçli veya bilinçsiz bir şekilde oynadıkları oyunu ortaya çıkarmaktır.
Bazı evrimcilerin "Teistik Evrim" çizgisini desteklemelerinin nedeni, kendilerinin "Teist" olmaları, yani Allah'a inanmaları değil, "Teistik Evrim" çizgisi sayesinde materyalist evrim teorisini daha kolay yayabileceklerini düşünmeleridir.
Yerde sizin için üretip-türettiği çeşitli renklerdekileri de (faydanıza verdi). Şüphesiz bunda, öğüt alıp düşünen bir topluluk için ayetler vardır.  (Nahl Suresi, 13)

3. Darwinistlerin Sonuca Ulaşmayacak "İki Takım" Stratejisi

Söz konusu taktiği biraz daha iyi anlamak için Darwinizm'in dünyaca ünlü eleştirmenlerinden Phillip Johnson'ın yaptığı bir tespiti aktarmak faydalı olur. Bu taktik, Allah inancını toplumdan uzaklaştırmak için izlenen ikili stratejinin bir ayağıdır.
Johnson, Amerikan futbolundan esinlenerek, "Two Platoon Strategy-İki Takım Stratejisi" ismini verdiği ve Amerikan Bilimler Akademisi'nce izlenen bu stratejiyi şöyle açıklar:
"Amerikan Bilimler Akademisi"nin evrimin dinsel uygulamalarıyla ilgili tutumu, Amerikan futbolundaki iki-takım sistemine benzer. Evrim biliminin önde gelen isimleri gerçek inançlarını rahatça söyleyebileceklerini hissettikleri zaman, Edward O. Wilson, Richard Dawkins, Daniel Dennett, Carl Sagan, Steven Pinker, Stephen Jay Gould, Richard Lewontin ve diğerleri, dindarların protestolarını susturmak amacıyla, [materyalist anlayışa dayalı] bilimin otoritesine dayanarak Allah'ın varlığını açıkça ve saldırgan bir üslupla inkar ederler.
Bunlar hücum takımıdır ve Ulusal Bilimler Akademisi bu dünya görüşüne verilen desteğe karşı hiçbir itiraz ortaya koymaz. Ancak bilimsel seçkinler diğer zamanlarda, [sözde] "evrim gerçeği"nin okutulmasını sürdürmeli ve bir yandan da, hücum takımının söylediklerinin ne anlama geldiğinin farkında olarak, bilim eğitmenlerinin, eldeki verilerin göstermediği bir dünya görüşü telkin ettiklerini savunan dindar muhafazakarların yükselttiği itirazlardan korumalıdırlar. İtirazlar ihmal edilemeyecek kadar fazla sayıda ve etkili olduğu zaman, bu sefer savunma takımı devreye girer. O zaman bizlere aslında bilim adamlarının da (bir anlamda) dindar olduğunu... evrimciliğin ateizm anlamına gelmediğini söylerler. Savunma takımı işini yapar yapmaz hücum takımı sahaya çıkar ve bilimin ateizmi kanıtladığını iddia ederler."2
Johnson'ın açıkladığı stratejinin benzerini burada da görürüz: Müslüman evrimcilik tezini desteklemekle, Allah'ın varlığını inkar eden materyalist felsefeye dayalı evrim teorisine verilen tepkinin şiddeti azaltılmaya; sürdürülen ateist-Darwinist propaganda rahatlatılmaya çalışılmaktadır. Bu taktiği izleyecek olan davranış, Johnson'un dikkat çektiği gibi, toplumun nabzına göre Darwinizm propagandasının şiddetini artırmaktır.

4. Allah İnancı ve Evrimi Bağdaştırma Çabasının Hedefi ve
Muhtemel Uygulamaları

Şimdi, önceki sayfalarda ışık tuttuğumuz "Allah inancı ile evrim birbiriyle çatışmıyor" propagandasıyla kamuoyunda oluşturulmak istenen izlenim üzerinde biraz düşünelim. Kamuoyunun evrim teorisine razı olması, Darwinistlerin bilimden alamadıkları desteği, toplumun bazı kesimlerinden almaları anlamına gelecektir. Darwinistler, işte bu hedefe ulaşma peşindedirler.
Temponun Müslüman Evrimcilik Aldatmacası
Tempo dergisi ve bazı benzeri yayınlar, Müslüman evrimcilik tezini destekleyerek, dindarların, Allah'ın varlığını inkar eden materyalist felsefeye dayalı evrim teorisine verdiği tepkinin şiddetini azaltmaya çalışmaktadır. Bazı Müslümanların bu oyuna gelmemeleri, Kuran ayetlerini ve bilimsel verileri daha dikkatle incelemeleri son derece önemlidir.

Evrim teorisinin bilimsel dayanaktan yoksun, felsefi nedenlerden ötürü desteklenen bir teori olduğunu anlamak çok önemlidir. Öncelikle bilinmesi gereken nokta şudur: Darwinistler Allah'ın varlığını inkar ettikleri gibi dinin kendisinin de evrimle ortaya çıkmış, insan icadı bir olgu olduğu aldatmacasını savunurlar. Topluma yapılan Darwinizm propagandasının ana amacı da insanlara Allah'ın varlığını ve Kuran'da öğretilen ahlakı unutturmaktır. Örneğin Darwinistler insan davranışlarının kökenini hayvan davranışlarında ararlar, insan yaşamına sözde doğa kanunlarına göre bir açıklama getirmeye çalışırlar. Bu sapkın örneklerden bazıları, erkeklerde sözde evrim sürecinden kalan tecavüz eğilimiyle, gençlerde görülen uyuşturucu alışkanlığının sözde evrim sürecinde beyinde ortaya çıkan ödül-keyif merkeziyle ilgili "doğal" davranışlar olduğu propagandalarıdır. Bu masalları destekleyecek hiçbir bilimsel bulgu olmadığı bilinmektedir ve bunlara sadece din ahlakına muhalif bir dünya görüşü meydana getirmek için başvurulur.
Evrim teorisini bazı Müslümanların kabul etmiş olduğu bir toplumda, Darwinistler, yalanlarını ortaya çıkaracak olan diğer Müslümanlara "bakın bu davranışlara yol açan biyolojik yapıların evrimle ortaya çıktığını herkes kabul ediyor, buna itiraz anlamsız" diyebilecekleri bir zemin kazanmış olacaklardır. Müslümanların bu tehlikeye karşı dikkatli olması gerekmektedir.

5. Sonuç

Hem Kuran hem de bilim, Darwinizm'i yalanlamaktadır. Müslümanlar Darwinizm'in Allah inancına aykırı bir ideoloji olduğunun farkındadırlar ve evrim teorisini kabullenme yanılgısı ancak küçük bir kesimle sınırlıdır. Bundan sonra da Allah'a kalpten iman edenler, gerek Darwinistlere, gerek Darwinizm'i savunmaya kalkışan Müslümanlara evrim teorisinin geçersizliğini anlatıp göstermeye daima devam edeceklerdir.
Evrim savunucularını, amatörce çarpıtmalarla evrim teorisinin taraftarlarını fazla gösterme girişimlerini terk etmeye ve birbirlerine tamamen zıt olan İslam'la Darwinizm'i uzlaştırma stratejisinden vazgeçmeye çağırıyoruz.

DİPNOTLAR

1. Egbert G. Leigh, Jr, "The modern synthesis, Ronald Fisher and creationism," Trends in Ecology and Evolution, Vol. 14, No. 12, sf.495-498, Aralik 1999, s.49
2. Johnson P.E.*, The Wedge of Truth: Splitting the Foundations of Naturalism, Intervarsity Press: Downers Grove IL, 2000, ss. 87-88